Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Haziran 2014 Pazartesi

İNTİHAR KUŞU


"Son bir isteğiniz var mı?" diye sordu garson. Oysa bardağımdaki rakının yarısı duruyor. Demek ki saat bir olmuş. "Evet var son bir isteğim ama bunun seninle alakası yok" demek istiyorum. Denmez tabi, ayıp olur. "Yok" diyorum, "eyvallah." Bir dakika sonra hesap geliyor. Yaklaşık beş saattir buradayım ve gelen hesap tek bir kağıt parayla ödenebiliyor. Gayet rasyonel. Bardağı kafama dikip hızlıca kalkıyorum masadan. Sokağa çıktığımda yüzüme çarpan serinlik hafifçe başımı döndürüyor. Bütün akşam kuşlarla uğraştım. Kuşlar... Neyse...

Eve gitmek istemiyorum. Başka bir yerde içmeye devam edebilirim ama sabaha kadar açık bir kaç yer var sadece. Onlar da içindeki insanlarla beraber midemi bulandırıyor. Sokak boyunca yürüyorum. Sonra aklıma çorbacıya gitmek geliyor canım hiç çorba istememesine rağmen. Kafamın içinde hala kuşlar...

Çorbacıya giriyorum. Yaşı elliyi çoktan geçmiş bir garson geliyor yanıma. "Hoş geldiniz efendim." Abi buyur otur demek geliyor içimden. Bazı meslekler belli bir yaştan sonra yapılmamalı. Garsonluğu küçümsediğimden değil. Ama çoktan emekli olup, evinde torunlarıyla oynaması gereken bir adamın, gecenin ikisinde elin sarhoşuna çorba getirmesi içimi yakıyor. Ve kuşlar hala kafamda. Amına kodumun kuşları... Neyse... İçmeyeceğimden emin olduğum çorbayı istiyorum yine de abiden. Çorba geliyor. Zorlasam kendimi! Hayır. Düşüncesi bile midemi kaldırıyor. Tek kaşık almadan bir süre oturuyor sonra kalkıyorum. "Güle güle efendim!" diyor abi. Sus abi deme efendim falan...

Yine sokaktayım. Hala eve gidesim yok. Parka mı gitsem? İyi fikir. Lakin yürümeye mecalim yok. Taksiye bineyim...

Taksiye biniyorum. "Merhaba abi" diyorum. "Nereye?" diyor. Belli ki o da bıkmış insanlardan. İçim ısınıyor kendisine. O yüzden yolu tarif ettikten sonra tek laf bile etmeyerek ödüllendiriyorum. Kuşlar da benimle taksiye biniyor...

İniyorum parkın kenarında. İçecek bir şey yok. Zaten içecek halim de yok. Kafam iyiden iyiye dönüyor. İlk banka çöküp saate bakıyorum. Üç olmuş...

O an kafamda tek bir soru var. İki gündür durup durup cevabını düşündüğüm tek bir soru. İntihar etmek isteyen bir kuş bunu nasıl yapar? Yükselebildiği kadar yükseğe çıkıp, sonra boşluğa bırakıp kendini ve çırpmayarak kanatlarını, toprağa çakılarak mı? Yoksa kanat çırpmak bir tür refleks mi? Yani isterse eğer kendini boşluğa bırakan bir kuş, kanatlarını çırpmamazlık edebilir mi?

Sahi, ölmek isteyen bir kuş nasıl intihar eder?

1 yorum:

  1. ölmek isteyen bir kuş hiç uçmaz belki.
    uçabildiği kadardır belki yaşama sevinci
    bir gün yorulursa, bir gün intihar etmek isterse uçmayı bırakır.

    ölmek isteyen kuşların da ağzına sıçtılar abi!
    onlarında dünyasını bozdular.
    uçsun kuşlar. uçuralım kuşları abi.

    YanıtlaSil