Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Ekim 2015 Cuma

ANLADIM KADER BU SEHER

olgun bir şiir gibi kararlı
ve çok özür dileyerek telaşla
sahipsiz, kimsesiz bir çelişkiyle konuşuyorum tamam da
tanırsın beni razı olduğumdan değil
şey dediğimden
kader..


düşünsene diyeceğim kulakların ağrıyacak
en azından hayal et niye böyle olduk Seher
bak bu sefer çok üzgünüm öncekilere benzemiyor
tezgahı dağıtılmış üzgün bir işportacı
elbette hem devlete hem zabıtaya küfreder
kader deyip durma Seher
biliyorum ben de
kader..

ağla, bağır, saçmala izah etme ikna et
bana yalan söyle seher bronşlarım ağrıyor
bak bu sefer ciddiyim ölü atlar görüyorum
bence beni sakinleştir iyi değilim Seher
bırak ev oturmasını park gezmelerini bırak
-bak burası çok mühim parkları bana bırak!-
salarım yoksa kuşları bir başımıza kalırız
alyuvarlarım ağrıyor n'olur insaf et Seher..

beni herkes yanlış anlıyor sen bari yapma Seher
kederli bir mülteciyim demiştim sana hatırla
yoksa ithamla merhamet aynı mı senin katında
merhamet et merhamet et merhamet et merhamet
senden önce çok dolandım bütün avlular şahit
sonra sana sığındım büktüm boynumu kapında
konuşturma beni Seher daha fazla konuşturma
Sus ve anla dur ve anla al beni sar ve kucakla..

Tesirsiz Parçalar 336-337..

336.

Gözlerinin akı kadar asil değilse de
bunlar da kendince beyaz
bir mevsim daha erteledik muhtemel sevişmeleri
olsun, belki gelecek yaz!
iç geçirmeleri bırak ben o işi hallediyorum
sen en iyisi sahildeki iri kanatlı kuşların
kanatlarının iç kısmına benim için mektuplar yaz..





337.

..
Bin yıl düşünsem bu kadar güzel tarif edemezdim yüzünü. Tarık abi bir cümlede benim yerime tarif edivermiş. "Biraz evvel ağlamış kadınların yüzü.."

Yüzlerimizi oluşturan organlar hepimizde aynıdır. Hepsi aynı yerde durur hep. Gözler, dudaklar, burun, kulaklar, çene... Ama ilahi dokunuştan mı ne, aynı şeyler, aynı yerde bambaşka şekillere girerler. O yüzden de aslında kimse kimseye benzemez. Özellikle kadınlar. İkiz olsalar bile...


"Bazı kadınların yüzü, ağır bir hikayenin yaşandığı sokaklar gibidir. Bir Metin Kaçan hikayesinin sokakları gibi darmadağın, acıtıcı, insanı nefessiz bırakan. Kalbiyle bakmayı bilen herkes, o sokakların her bir tarafına sinmiş keskin kokulu hüzünleri fark eder."

Ah be Tarık abi. Benim gözümle, benim beynimle, benim kalbimle mi gördün ki?

"Bazı kadınların yüzü, birazdan buralara yağmur yağacak yüzüdür. Bazı kadınların yüzü, bir kez olsun gerçekten gidenler, dönmek isteseler de dönemezler yüzüdür. Bazı kadınların yüzü, ben gitmek istesem de beni bırakma yüzüdür..."

Canımın içi Tarık abi. Bi denk gelsek de iki bardak çay içip senin yüzünü anlatsa bana. Çünkü ben senin yüzüne her baktığımda dilim lal, sesim içime kaçık, kelimelerim.manasız ve aptal. Yüzün... Ne güzel...


BEN GİDERİM

Ne güzeldin. Orada, ilk oturduğumuz yerde, bana baktığın pek çok zaman beni yerdeki parkelere bakarken yakalıyordun ya zaman zaman. Ben o anların hiçbirinde parkelere bakmıyordum da, öyle zannet istiyordum. Yoksa karşımda sen otururken sikeyim parkesini! Parke değildi mevzu, mevzu sana mevzunun parke olduğunu zannettirmekti. Bunu gerektiriyordu çünkü takıntılı bir ruh hastası olmak!

Biraz evvel ağlamış kadın yüzünde ittifak etmiştik Tarık abimle beraber. Bir yüz ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi çünkü. Ne zamana kadar? Yüz yüze gelene kadar. Sonrası komple mahçubiyet!

Bozulur muyum ben sana? Hayatta bozulmam ben sana. Ama daha çok bakarım parkelere. Aslında bakmam da, bakıyormuş gibi yaparım, sen de bozulma.. Yoksa nasıl kurulur dengeler?..

Her şeyden hevesimi aldım dediğim zamanlarımda hiç bilmediğim heveslere meylettim hattı zatında. Ayıplama da beni, mümkünse anla, mümkün değilse salla!

Soğudu gibi oldu havalar. Dikkat et kendine! Artistlik yapma, yürürken önünü kapa. Ve korkup gidersem bir gün. Sakın kızma. Kızma çünkü;


Çok durmam ben, duramam
bütün gece çorbacıları bilir
o yüzden
istasyon civarındadır hep
kiraladığım bütün evler

kalmak alışkanlık biraz
marifet biraz
biraz cesaret
bense ne alışığım
ne mahir
ne cesur
dönüp dolaşıp başladığım yere
döneceğimi bilsem de
kanadıkça giderim
kanattıkça giderim
devirdiğim otuz küsür yaş
başka bir şey de değil de
bunda usta etti işte


gitmeyi iyi bilirim
ister korkaklık de buna
ister yavşaklık
cevap bile veremem
giderim


Giderim ben
öyle öğrendim babamdan
beş çocuğun yükünden ve
annemin dırdırlarından
kaçıp kaçıp sığındığı
kahvehanenin eşiğinde
her boynumu büküp
"baba eve gidelim" dediğimde
ve
"sen git! gelirim ben!" lafını
her duyduğumda
içimden hep şey derdim
bir yere gitmeliyim
eve değil ama
nereye?
o zamanlar küçüktüm
hep eve dönerdim mecbur
sonra işte unuttum artık
ev
nere?

Velhasıl
ben giderim
gitme derdiyle büyüdüm
o yüzden gülüm
anlayamasan da
üzülme