Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Münasebetsiz Şiir..

ışığın kırıldığı yerde göz yaşının ne hükmü var
nasıl da dönüyor gün farkımızda bile değil
bu karıncalar bu otlar hepsinin var bildiği
ben küçüğüm dünya büyük aklım bir türlü ermiyor
şu saatte kim bilir kaç japon işe gidiyor
kaç nepal'li tapınakta kaç çad'lı aç kim bilir
yalnızken bile kocamanken burası işte bu dünya
ve herkes bir dünyayken.. off kaç milyar dünya var
ağaçlar var sonra kuşlar hamam böcekleri falan
herkesin işi gücü var herkes kendisiyle meşgul
yalnız ben mi azadeyim her türlü meşguliyetten
aslında bir bok bilmezken artistliğin ne alemi var?

15 Temmuz 2012 Pazar

Tesirsiz Parçalar 137..

137.

Bu kez ben haksız değilim bu kez sen beni dinle
sana hak verip durmaktan onurumu sakatladım
çizik vidaymışım meğer sen yıldız tornavida
ne sağa dönebildim ne sola
hırpalandığımla kaldım
söyleyecek laf çok sende şöyle kafanı çevirip
yanlışlıkla baktığın kuşları bile ağlatırsın
bakma bana konuşma da kal öyle kıpırtısız
cehennemin dibinde metal şezlong kiraladım
ben gidiyorum artık kalanlara anlatırsın..

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Tesirsiz Parçalar 136..

136.

Öfkeliyim Gölge. Biraz daha somut bir şey olsan seni bile çiğneyip geçecek kadar öfkeliyim. Keyfin yerinde tabi, senin bir bedenin yok. Bense hem gövdemle hem de seninle uğraşmak durumundayım. Ve onlarla.. Onlar; birbirleriyle oyuncak gibi oynayıp sıkılınca bir kenara fırlatanlar, gecekondularından en afili kıyafetleriyle fırlayıp iliştikleri bar taburesinde kızların memelerine bakıp birayla birlikte ağızlarının sularını içenler ve memelerini her türlü bakılmama ihtimalini dışarıda bırakacak kadar arsızca sokağa salanlar, kapı önü değnekçileri, çiçek satan şoparlar, bir bok satmayıp para dilenen çocuklar, sevdiklerine açılamayanlar, masaya kapaklanıp hıçkıra hıçkıra ağlayanlar, tepeden tırnağa tere bulanmışken etrafa sahte gülücükler fırlatan garson kızlar, kafaları güzelleştikçe vahşi batının hızlı kovboyları edasıyla cep telefonlarına saldırıp zavallı mesajlar yazan egosu çürümüş mahluklar, ucuz hayaller, iğrenç pazarlıklar ve kalabalık ve gürültü ve duman ve et ve ter ve korku.. Korkuyorlar aslında Gölge, hepsi birer korkak. Yalnızlıktan korkuyorlar, unutulmaktan
Fark edilememek korkusu ödlerini koparıyor. En aşağılık ilgi bile yok sayılmaktan daha iyi geliyor onlara. Çünkü biliyorlar ki gerçekten yalnız kaldıklarında kendileriyle hesaplaşmaya başlayacaklar ve hiçbiri bunun üstesinden gelebilecek kadar güçlü değil. Ve ben Gölge bunları gördükçe deliye dönüyorum. Avaz avaz bağırmak istiyorum, siktirin gidin bir ağaç kovuğu bulun kendinize bir mağara bir oda bir her neyse işte gidin kapatın kendinizi.. Ama yapamıyorum. Kimselere bir şey söyleyemiyorum. Sonra da işte böyle kendime sarıyorum. Elimden hiçbir şey gelmiyor Gölge. Kalabalıkların arasında sabun köpüğü gibi dağılıp bu saçma sapan kompozisyonun bir parçası oluverecekmişim gibi geliyor, korkuyorum. Dağılıyorum aslında Gölge, kendi kendime, yavaş yavaş, öfke içinde küçülüp dağılıyorum..

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Hayatın Provası Olmaz!

Kaçırdığımız sabahlara ciddi bir özür borçluyuz
beraber uyanmadığımız bütün sabahlar
bir şey eksikti vardı yeryüzünün haberi
yanımızda başka bedenler
aklımızda başka hayaller
ama aynı güneş aynı gökyüzü
ve sen büyürken kimselerin fark edemediği yerlerde
gözlerini anlamsızca dikerken en yükseklere
durmaksızın seni düşündüğümü söylemem doğru olmaz..

Ama günün başka kimselere anlamlı gelmeyen anlarında
bazen onu elli geçe mesela
bazen ikiye altı kala
çorabımın tekini ararken ya da
kaç yumurta kıracağımı düşünürken tavaya
mütemadiyen seni düşündüğümü söyleyebilirim.
Sevgilim denmez artık uzaktaki sevgiliye
sevgilim denmez çok ayıp ama sevdiğim diyebilirim
sevdiğim belli olmaz saçma sapan bir zamanda
bir çocuk gülüşünde ya da eski bir türk filminde
farkında bile olmadan aklına gelebilirim..

10 Temmuz 2012 Salı

Tesirsiz Parçalar 135..

135.

"Hayatın provası olmaz" demişti bir gün, yerini ve gününü hatırlayamadığım, zamanın ve mekanın birinde . Yıllar sonra, belki de o ana dair başka her şey aklımdan çıkmışken birden bire aklıma geliverdi o üç enteresan kelime. "Hayatın provası olmaz.." Üzerinde hiç durmamıştım o zaman. Sahi ne demek istemişti? Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz diyen Herakleitos gibi hayatın sürekli akıp giden bir diyalektiği olduğundan mı bahsetmek istemişti acaba? Şimdi burada olsa da açıklasa keşke. "Hayatın provası olmaz." Sahi, ölüm prova edilebilir mi?

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Hastalıklı Şiir..

Eğilip sen herhangi bir şeyin üzerine
soluk bir papatya olur yahut kirli bir mendilci çocuk
ışık hızıyla hepsini birden kıskanabilirim
uyu sen sadece başka hiçbir şey yapma
çünkü yapacağın en iyi niyetli şeylerde bile
kendimle ilgili kötü sonuçlar çıkarabilirim..

Aşk tanımsız bir obsesyon nedeni yaşanamayanlar
hastalık bu biliyorum o kadar salak değilim
hastalık bu yavaş yavaş ortaya çıkmasında
şarkıların, çiçeklerin ve saçlarının eşit payı var
hadi sen uyu sevgilim uyumadığın zamanlar
başkalarını düşündüğün gibi tuhaf düşüncelerim var..

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Tesirsiz Parçalar 134..

134.
Ama bu böyle olmayacak anlatmalıyım artık birilerine bir yerlere bir şeylere senden bahsetmeliyim şiştim içimde tutmaktan korkunç bir yanlışlıkla sürmekte olan bu saçma sapanlıktan birilerinin haberi olmalı yalnızlığın bu kadarına alışık değilim ben anlamasalar da dinlemeliler beni birileri ya da bir şeyler yahut bir yerler durumdan haberdar olmalı durumumdan durumumuzdan durum mu ne durum işte iyi değilim ben kafam seninle dolu içtiğim biranın köpüğünde seni görüyorum miyavlayan süslü bar kedisi -ki hiç sevmem ben kedi- adınla miyavlıyor gibi durup dururken ağzımdan adın kaçıp duruyor sonra ben bundan kaçar gibi oluyorum başka şeyler düşünür gibi oluyorum sonra başka şeylerle oyalanır gibi oluyorum tanımadığım çirkin insanların düğünlerine uzaktan bakıp tenis maçlarını izleyip yaşlılara yer verip sempati yaratabileyim diye günün en kalabalık saatlerinde belediye otobüslerine binip Kütahya'ya falan gidip mesela günübirlik durumun vehametinden zavallı aklımı korumaya çalışıyorum ama rüyalarımı nasıl yapalım onları koruyamıyorum senden benden durumdan olmayacak şeyler oluyor rüyalarımda ben hepsini gerçek sanıyorum ben sen ne söylesen hepsini gerçek sandım zaten yıllardır kötü olan hiçbir şeyi yakıştıramadım sana bütün kötülükleri kendimden bildim bütün yalanları ben söyledim bütün pis bendim hep sen yıldız gibiydin orada ışığı var kendisi yok soyut bir şey oldun git gide gittin sonra unuttum sandım ben de meğer gözlerimi kapatmışım açtım sonra fark etmeden baktım orada duruyormuş aslında ışığın bilemedim ne yapacağımı nasıl yaşarım şimdi bu ışıkla bilmiyorum ki anlatmalıyım durmaksızın anlatmazsam çıldıracağım sanki ama biliyorum yok kimselerin zamanı durup ince şeyleri anlamaya..

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Tesirsiz Parçalar 133..

133.
‎...
kal sen gittiğin yerde geri dönmek dediğin
unutulan bir ağrıyı hatırlatmak gibidir
hadi tekrar git usulca tenin tenime değmesin
her şey değişmiş bak işte her şey değişmiş her şey
değişmemiş bir tek şey, sen güzelsin ben çirkin..

3 Temmuz 2012 Salı

Tesirsiz Parçalar 132.

132.
Hayat akıp giderken ve olanlar tam da olması gerektiği gibi olurken, başka bir şey olur birden. Bir şey olur ve sen devamında çok daha kötü şeyler olacağını bilirsin. Bir şey olur, karşı koyamazsın. Gücün yetmediği için değil, karşı koymak istemediğin için. Onurun, iraden, öfken, aklın sabun köpüğü gibi akıp gider. Bir şey olur ve o şey daha sonra olacak bütün boklukların başlangıcıdır. Anlarsın ama hiçbir şey yapamazsın. Sonrasını umursamazsın çünkü, gerisi önemli değildir. Artık o şey olmuş ve olacak başka her şeyden değerlidir. Zaman durmuştur sanki o şey olduğu an. Belki de bütün dünyayı karşına alacağını bilirsin ama zerre kadar umursamazsın. Sonra.. Yoktur işte sonrası. Sonrasını düşünmemek gerekir. Sonra düşünmemek gerekir o şey üzerine. Düşünmemelisin. Olası her türlü düşünce sana karşıdır çünkü.
Bazen bir şey olur, tek bir şey olur bazen ve sen geçmişini ve geleceğini, kaderini o şeyin peşine takıp savrulmaya başlarsın kaderinin o güne kadar sana kendini belli etmeyen kasırgasında..