Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Haziran 2012 Cumartesi

Tesirsiz Parçalar 131..

131.
Ben neysem oydum dünya anlamadı beni o anlamadı kimse anlamadı "kiminle konuşuyorsun ali? kendimle konuşuyorum ali" dedim dedim herkesin uyuduğu benim uyumadığım saatlerde sonra bir şeyler oldu olmadı aslında bir şey olsun istedim ben ben hep istedim ne olacaksa o oldu istediğim gibi olmadı hiçbir şey edeyim dedim edemedim baş yenildim ettim kabul son çare dedim kalktım sana geldim sen meşguldün çok işin vardı yetişeceğin yerler arkadaşların falan vardı bir dünya seni bekleyen benim bıraktığım yerden devam ettiklerin vardı benim asla yetişemeyeceğim ıslık çaldım ben çaresiz votka içtim falan sonra sen yoktun ne çok ben üzgündüm ne çok ne ne çok dedim yetmedi ne çok ne az lafmış votkayla anlaşılırmış o anladım geç oldu sonra yapamadım bir şey kalktım sonra geldim buraya ruhum şimdi yarım kalmış bir şiir..

29 Haziran 2012 Cuma

Sincan'dayken Tren Ve Aklımda Yalnız Sen Varken



Sincan'dayken ben bu akşam tren sürat giderken
aklıma takılan şeyler var ve yanımda kimse yok
yol kenarındaki çiçekler kimsenin umurunda değil
ya herkes çok yavşak ya tren çok hızlı
bulut var en tepede başka bir şey başka mavi
ben gördüm evet ben bir tek başka hiç kimse görmedi..

Sincan'daydı tren ve ben
-sana en yakın Allah'a en uzakken-
bir ses vardı içimde durmaksızın sakın! diyen
çiçekleri ve bulutları yok sayıp birden
insan ırkının en sakin haline büründüm
ağaçlar ve bira ve istanbul ve sen
yok gibiydiniz o an
tren hala Sincan'dayken
-yaşadıklarımızdan bağımsız
bir an yalnız seni düşündüm-

Yaşamak bir tür zan
-sayılmayınca yok olan-
Yıllarca yok olanı yaşam sanmışım ne saçma !
Saçma sapan bir yaşamın tam ortasındayım şimdi
gözlerin ne arıyor kuşetlerin arasında?

Olanlardan haberin olsa muhtemelen ağlarsın
çok ağladım ben son derece farkındayım aslında
farkındayım evet marifet nedensiz ağlamakta
sen ağlama ama ağlamak sana rüyamda bile yakışmaz
Tren yürür, ray yıpranır, ben tek seni düşünürüm
ben hep seni düşünürüm senin haberin bile olmaz..

18 Haziran 2012 Pazartesi

Tesirsiz Parçalar 126-130..


126.
Hepsi geçecek Gölge. Geçecek elbet zaman ve bu zaman geçip o zaman geldiğinde seni kurtulması imkansız bir vicdan azabı gibi sürekli yanımda taşımak zorunda kalmayacağım. Geldiğinde o zaman; ağaçların çiçek açtığı mevsimi bir türlü yakalayamamam, insanların benden ne istediklerini hiçbir zaman anlayamamam ve gülünecek yerlerde gülüp ağlanacak yerlerde ağlayamamam mesele olmaktan çıkacak. Tedavülden kalkacağım Gölge. "Yavaş yavaş geçeceğim kalabalıkların arasından." Adına yaraşır bir -Gölgeler Alemi'ne- uğurlayıp seni, gölgelerin var olmak için insanlara ve insanların var olmak için gölgelere ihtiyaç duymadığı mutlak yalnızlığın ülkesinde krallığımı ilan edeceğim. Hepsi geçecek Gölge, geçecek. Geçtiğinde bu zaman ve geldiğinde o zaman ben artık sadece anılara tahammül edeceğim..

127.
Karanlığın güneş doğsa bile kaybolmadığı zamanlar olur. Böyle zamanlarda yakıtı bitmiş tır kadar heybetli bir üzüntüye keser her yer. Ve ben beklerim Gölge, sesimi bile çıkarmam. Neyi beklediğimi bilmem, nasıl bekleneceğini de.. Ama beklerim. Hiç gelmeyecek treni, asla doğmayacak çocuğu, nereden ve nasıl geleceğini kestiremeyeceğim ölümü. Sen de benimle birlikte beklersin Gölge, ne de olsa varlığın varlığıma bağlı. Bir de ışığa. Sahi Gölge, ışık olmadığında nereye kayboluyorsun? Benim aydınlıktan utandığım gibi sen de karanlıktan mı utanıyorsun yoksa? Ya da diğer gölgelerle buluşup durum değerlendirmesi mi yapıyorsunuz karanlık aralarda. İçimin karanlığını bilmiyorsun Gölge. Bilsen asla sokulmazsın yanıma. Hiçbir şeyim yokken gölgemden başka ve gölgemin varlığı da ışığa ve varlığıma bağlıysa ve içimin karanlığı dışımdaki ışığa galip gelirse, sen de gider misin Gölge?

128.
İnsanlarla problemim ne biliyor musun Gölge? Yoruyorlar beni, onların yanında hiçbir şey yapmasam bile çok yoruluyorum. Endişelerine ortak olmamı istiyorlar, mutluluklarını paylaşmamı, acılarını kendi acımmış gibi hissetmemi istiyorlar. Bunları yapabilirim aslında, çok bir şey yapmaya gerek yok, bir kaç jest ve mimikle her şeyi anlıyormuş gibi görünmem mümkün. Ama bitmiyor işte Gölge. Bir insanı bir kez anlar gibi yaptın mı sonu gelmiyor bunun. Dipsiz bir empati kuyusunun içine çekmeye çalışıyorlar sonra. Kimsenin kimseyi umursamadığı bir yer var mı Gölge? Benim gerçekten mutlu olabileceği tek yer orası galiba..

129.
Sıkılıyorum gölge. Aslında sıkılmak bile değil bu. Düzenli olarak hiçbir şey yapamıyorum. Sıkılmak dahil hiçbir şeyde istikrarlı olamıyorum. Belli bir ritme sahip olduğunu zannettiğim sıkıntım bile aptal bir günlük olayla dağılıp gidiyor. Sonra geri geliyor, sonra tekrar gidiyor, geliyor sonra tekrar... Yaşamakta dikiş tutturamıyorum mesela. Ölemiyorum da.. Her gün öldüğüm için belki de tek bir kez adam gibi ölmeyi beceremiyorum. Dünyaya meydan okuduğumu zannettiğim anlarda korku paçalarımdan akıyor mesela. Örneklere başvurmadan konuşamıyorum bile gölge, mesela demeden üç cümle kuramam peş peşe. Aslımı yitirdim galiba, varlığım hükümsüzdür.. 

130.
Onlar farklı Gölge.. Ya da biz farklıyız bilmiyorum. Onlar sırtlarında seyrek şeffaf açık sarı tüyleri, gittikleri yere göre üzerlerine geçirdikleri kıyafetleri ve avuç içlerinde minik ter havuzları yaratmalarına rağmen bir türlü bırakamadıkları sevgililerinin elleriyle bulundukları her yere sığarken, seninle ben kesik koltuk altı kılı gibi yersiz mekansız atılı duruyoruz saçma sapan köşelerde. Onlar neredelerse oraya aitmiş gibi davranıp hiçbir yerde yabancılık çekmeyecek kadar akıllılar. Bir de bize bak Gölge. Kendine bak! Zeka düzeyini sikeyim senin.. Kendine sığınak olarak seçtiğin bedenden belli zaten kafanın çalışmadığı. Defolup gitsen ya. Kendimle uğraşmayı bile beceremezken ben, bir de senin asalak, çürükçül, parazit, müphem varlığınla uğraşmasam ya. Siktirip gitsen ya be Gölge..