50.
'Mavi Saçlı Kadına'
Bugün, ömrümde ilk defa bir kadına sarılıp ağladım. Abartmayalım tamam daha önce de ağlamalı vedalaşmalar falan yaşadım elbette. Ama ömrümde ilk defa bir kadına sarılıp, kafamı onun mavi saçlarına gömüp hüngür hüngür, sümüklerim aka aka ağladım. Nedeninin, niçininin hiç ama hiç önemi yok. Konuşulan, konuşulamayan, yaşanan, yaşanamayan, hayal edilen ya da edilemeyen bir sürü şeyin son durağıydı burnumu yasladığım siyahımsı mavi saçlar. Utanmadım, oysa bugüne kadar böyle bir durumun utanılacak bir şey olduğunu düşünmüştüm hep. Gözyaşlarım kadının mavi saçlarına dökülürken içimden geçen tek bir şey vardı. Hiç dinmesinler, hep aksınlar.. Mavi saçlı kadın sol eliyle saçlarımı usulca okşasın. İster acıma ve merhamet dolu hislerle yapsın bunu, ister hiçbir şey hissetmeden. Şartlar ve göz pınarlarım izin verseydi sonsuza kadar o şekilde ağlayabilirdim. Üzgün olduğum için mi ağlıyordum peki? Hayır. Elbette tarifsiz bir üzüntüyle başladı her şey. Yan yana saçma sapan bir duvarın üzerine oturmuş, son olmasından deli gibi korktuğum ama son olduğunu da adım gibi bildiğim sigaralarımızı yakmıştık. Gözlerim yaş istihkakını çoktan doldurmuşlardı. Ama bir türlü akamıyorlardı. Belki de o tür bir alışkanlıkları olmadığından. Ama anladı mavi saçlı kadın ve dünyanın en güzel gözlerini gözlerime dikip "istersen bana sarılıp ağlayabilirsin" dedi. Normalde itiraz etmeliydim, etmedim. Utanmalıydım en azından, utanmadım da. Sanki bana böyle bir şey söylemesini bekliyormuş gibi kafamı mavi saçlı kadının saçlarına gömüp içimi çeke çeke ağlamaya başladım. Saatle ölçülen zamana göre çok uzun sürmemiş olabilir, ama içimin saatine sorarsanız sonsuzluk kadar uzun bir süre ağladım. Hiç bitmesin istedim, çünkü ağlamayı kestiğimde sarılmayı da bırakacaktı bana. O yüzden o kısacık ana bütün ağlayamamışlıklarımı sığdırırcasına ağladım. Bütün hayal kırıklıklarımın, bütün çaresizliklerimin, bütün özlediklerimin bir parçasını akan gözyaşlarımla birlikte kadının mavi saçlarının arasına bıraktım. Ona sarılmadan önce çok üzgündüm, sarılmayı bıraktıktan sonra iyice katlanmıştı üzüntüm. Ama bu ikisi arasında geçen zamanda, galiba mutluydum. Evet evet hıçkırarak ağlayan mutlu bir adam olmuştum ben o an.. Mavi saçlı kadının fazla zamanı yoktu, galiba tahammülü de kalmamıştı. Ve en az benim kadar o da üzgündü. Elinden bir şey gelmiyordu çünkü. Gitmesi gerekiyordu, gitmesi, kendini dinlemesi, belki yalnız kalması gerekiyordu. Öyle de oldu. Gitti de. Giderken farkında olmadan mavi saçlarının arasına takılmış bir kaç damla yaşı da beraberinde götürdü. Yağmur yağmasın istedim arkasından bakarken, doğal yollarla kuruyana kadar kalsınlar saçlarının arasında.
Mavi saçlı kadın kıvırcık saçlı adamla karşılaştığında çok üzgündü. Çok incitmişlerdi onu, çok yaralıydı. Kıvırcık saçlı adam onu iyi edebileceğini zanneti. Ama oyuncaklardan, bazı hikayelerden ve yıpranmış iyi niyetlerden başka hiçbir şey yoktu elinde avucunda. Çok güçsüz bir adamdı kıvırcık saçlı adam ve çok örselenmişti mavi saçlı kadın. Oyuncaklar ve iyi niyet yetmedi mavi saçlı kadının yaralarını iyileştirmeye. Yapacak bir şey yoktu.. Kıvırcık saçlı adam umutla çırpındı, mavi saçlı kadın umutsuzlukla seyretti. Mavi saçlı kadının elinden hiçbir şey gelmiyordu, kıvırcık saçlı adam bunu anladı. Tabi dua etmekten ve işlerin tersine dönmesini dilemekten hiç vazgeçmedi, ama mavi saçlı kadına da engel olamadı. Kadın gitti..
Bugün, ömrümde ilk defa bir kadına sarılıp ağladım.ömrümde ilk defa bir kadına sarılıp, kafamı onun mavi saçlarına gömüp hüngür hüngür, sümüklerim aka aka ağladım. Nedeninin, niçininin hiç ama hiç önemi yok. Konuşulan, konuşulamayan, yaşanan, yaşanamayan, hayal edilen ya da edilemeyen bir sürü şeyin son durağıydı burnumu yasladığım siyahımsı mavi saçlar.
mavi saçlı kadının da allah belasını versin.
YanıtlaSilNedeni,niçini olmadan ben de bu yazıyı okurken ağlıyorum.
YanıtlaSil