Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Mart 2011 Pazartesi

Tesirsiz Parçalar 6-10..

6.
O zaman şöyle yapalım, sen şimdi bana bir çay koy, ben de senden bir sevgili yapayım. Hem tecrübeli sayılırız, çocukluğumuzda tahta oyuncaklardan canlı arkadaşlar yaratabiliyorduk kendimize. Belki de o kadar büyümemişizdir ne dersin?

7.
Geçmez işte. Geçmiyor.. Hadi geçmiş neyse de, gelecek için bile umudu kalmayınca insan ölmüş oluyor. Ontolojik olarak ölmüş olmadığından öldüğüne kimseleri inandıramıyorsun. Çünkü 'ruh ölümünün' cenaze namazı kılınmıyor. Sonrası laf işte.. eğer kötü bir hayat yaşadıysan hiçbir iyi dilek yardım edemiyor sana. Ve hayatına bir şekilde dokunmaya çalışan herkesi kendin gibi mutsuz ediyorsun..

8.
Eskimolar kar yağma çeşitlerini 75 kelime ile ifade ederlermiş. Hayatları kar içinde geçtiğinden sanırım. Bizde de tuvalet onlarca farklı kelimeyle ifade edilebiliyor. Tuvalet, hela, wc, abdesthane, ayakyolu, yüz numara, kenef, kubur, memişhane. v.s.. Nasıl bir hayat yaşıyorsak artık..

9.
Yüz bilmem kaç bin kelime var Türkçede. Ve içlerinde en çok benimsediğim ikisi "hayal kırıklığı". Orta büyüklükte iki kelimeden oluşan bu söz öbeği kişisel tarihimi bir çırpıda özetliyor aslında. Hayalle başlayan her şey kırılır ve biter.. Hayal ve kırılma; varlık ve yokluk gibi diyalektik dengenin birer tezahürüdür..

10.
Yarım saat kadar süren ontolojik hesaplaşmamın ve etraftaki nesnelerle empati kurma çabalarımın sonucunda kendimi özdeşleştirebildiğim yegane nesnenin "bekar evinde kullanılıp bir köşeye fırlatılmış bulaşık süngeri" olduğunu farkettim. Şimdi bu durumdan bir sürü varoluşçu bilinçaltı analizi çıkartılabilir ama bu akşam öyle sikindirik şeyler yazmak niyetinde değilim. İstesem çıkarırım ama hiç uğraşamayacağım şimdi..

1 yorum: