Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Temmuz 2014 Pazar

Tesirsiz Parçalar 294..

294.

Llosa bir öyküsünde hiçbir şeyi unutmayan bir adamı anlatır. Adını şimdi hatırlayamadığım kahraman doğduğu andan itibaren gördüğü, duyduğu, yaşadığı tek bir şeyi bile unutamaz. Herkes bunun tanrının bir lütfu, çok özel bir yetenek olduğunu düşünür ve adama imrenerek bakar. Adam ise neredeyse her gece tanrıya dua eder unutabilmek için. Fakat nafile... Hiçbir şeyi unutamaz ve başına gelen bir dizi saçma sapan olaydan sonra kafasını duvarlara vura vura intihar eder. İşte o hikayede geçen bir diyalog vardı. Kendisine unutmamanın ne kadar müthiş bir yetenek olduğunu söyleyen bir dostuna şöyle cevap vermişti bizim adam. "Tanrı nefret ettiği insanlara öyle yetenekler verir ki, dışardan bakan herkes bunu ödül zanneder fakat bu aslında cezaların en büyüğüdür. Üstelik bunun nasıl bir lanet olduğunu da kimselere anlatamadığı için aslında iki kere cezalandırılmış olur. Bu da Tanrı'nın yaptığı bir tür espridir!"

Bir süredir kendimi Llosa'nın kahramanı gibi hissediyorum. Hafızam en büyük düşmanım ve ben umutsuzca kafamı vuracak duvar beğenmeye çalışıyorum. Tanrım, afedersin ama bu hiç komik değil!

Sahip olduğum ilk evcil hayvanım bir muhabbet kuşuydu. Her şeyiyle ilgilendiğim, sorumluluğu bana ait olan ilk canlıydı o. Beraberliğimizin birinci senesi dolmadan öldüğünde acım o kadar büyüktü ki ne bok yiyeceğimi şaşırmıştım. O gün babam bir şey söyledi bana. "Üzülme oğlum, yenisini alırız!" Tabi ki babamın iyi niyetinden kuşkum yok, üzülmemem için öyle söyledi. Ama o zaman babamı öldürmek istemiştim. Yenisi nasıl olabilirdi ki? Dostum, arkadaşım, yaşamı bana bağlı olan bir canlı gözümün önünde ölmüştü ve babam yenisinin alınabileceğini söylüyordu. Bilmiyordu. Dünyada milyonlarca muhabbet kuşu vardı evet ama sadece bir tanesi benim dostumdu ve o da ölmüştü. Yenisini istemedim. Babam yine de aldı ama bir kez bile sokulmadım yeni kuşun yanına. Çünkü biliyordum, nasılsa o da en çok bağlandığım anda beni bırakıp gidecekti..

Alın işte size kuşlarla insanlar arasındaki en büyük benzerlik. İkisi de en çok ihtiyaç duyduğunuz anda basıp gidiyor... Gider... En azından ben aksine hiç şahit olmadım bu yaşıma kadar..

3 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Kuşa ihtiyaç duysan iyiydi,alinan yenilenen bi sey olurdu,ihtiyaci karsilayan.o kusu ben de bilirim,cok ama belki de hic bor nedensoz sever,belki muhabbeti...insan ihtiyac duydugunda ihtiyac duyulan tir olsun gitsin,ihtiyac ne demek..,

    YanıtlaSil
  3. Evet yenisini aldigimiz her kus birakti gitti...cok acidi benim de icim ...sonra giden herkese de acidi...bu aci patladi bir gun ve duyarsizlastim...sandim... taa ki elini tuttugum gozune baktigim yani basimda duran ama benim olamayani farkettigim ana dek...kus gitmistir sevdigin gitmistir...ama yaninda durup senin olmayan kadar acı vermez hic biri...bosver

    YanıtlaSil