Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

5 Kasım 2010 Cuma

Meyvelerden Nefret Ediyorum..

Meyvelerden Nefret Ediyorum..

Hatırladığım ilk derin hayal kırıklığım, belki de hatırladığım en eski yaşantımdır. Kendimi bildim bileli, hatırlamakta hep güçlük çektim. Şeyler, durup dururken geliverirler aklıma, ama ne zaman özellikle hatırlamaya çalışırsam bir şeyi, beceremem. İlk derin hayal kırıklığım da sıradan bir arkadaş toplantısında, biçimsiz bir meyve tabağının içinde geliverdi aklıma.
Bana ilk derin hayal kırıklığımı yaşatan dünyada en güvendiğim varlıkmış meğer. Babammış. Benim babam.. Dünyanın en güçlü, en merhametli, en akıllı ve kendisinden başka herkese karşı en insaflı adamı. Babam. Benim babam.. Hikayemin bazı detayları silinmiş belleğimden. Ama bazı imgeler canımı hala yakacak kadar net. Herşeyin başlangıcı ise. Bir meyve. Hangi meyve? Emin değilim. Bir meyve ve babam. Benim babam.. Benim kahramanımdır babam. Bazıları herkesin kahramanıdır bazıları ise sadece sizin. İşte benim babam ikinci tür kahramanlardandır, sadece benim kahramanımdır babam.
Meyve sevmiyorum ben, yemiyorum. Zorunda kaldığım zaman ucundan yemeye çalışıyorum evet, ama sevmiyorum. Ne zaman meyve çıksa karşıma, babam geliyor aklıma. Babam, benim kahraman babam.. Üç yaşındayım, belki de dört ama beş değil. Kiraz ya da vişne (emin değilim hala) istiyorum. Babam kanepede, uzanmış yüzükoyun. Ellerimden tutuyor.. Ellerim çocuk eli.. 'Yok oğlum' diyor. Yok. Ne yok? Para mı? Anlamıyorum ki. Ben meyve istiyorum. Babam uzanmış kanepede, yüzükoyun. Ellerimden tutuyor. İki çocuk elim, iki kocaman elin içinde kayıp. Bana ne diyorum, istiyorum. 'Yok oğlum' diyor babam. Ne yok? Galiba babam ağlıyor 'Yok Oğlum' Anlamıyorum ki.. Ne yok? Yok ne? Ne istediğimi tam olarak hatırlamıyorum. Ama küçük kırmızı meyvelerden biri emininim, ya kiraz ,ya vişne. 'Yok oğlum' diyor babam. Ama var. Var işte biliyorum ben. Adamın ismini de hatırlamıyorum. İbili gibi bir şey. İsim mi o, lakap mı? Bilmiyorum. İbili işte. At arabası var ve içi o meyvelerle dolu. Satıyor işte sokağımızda, gördüm ben. Çocuklu bir kaç kadın etrafını çevirmiş arabanın. O meyveden alıyorlar. Ben de istiyorum. Baba. Babaa.. Babam nerede? Babam evde olmalı. Koşarak eve giriyorum. Babam kanepede, yüzükoyun uzanmış. Annem mutfakta galiba. Sesi geliyor, kendisi yok. Sanki ağlıyor. Çocuklar İbili'nin başında. Ben de istiyorum. Baba diyorum, ben de istiyorum. 'Yok oğlum' diyor babam. Babam ellerimi niye kocaman sıkıyor? Babamın sesi titriyor. Ama. Ama babalar ağlamaz ki. Babalar bağırır, anneler ağlar. Ama babam ağlıyor galiba. Sanırım kötü bir şey yaptım ben, olmayacak bir şey istedim. Sussam ben, ağlamayı bırakır mı babam? İstemiyorum ben ondan desem yine kocaman kocaman gülerek havalara atar mı beni?
Baba.. Ben artık kocaman oldum. Ve biliyor musun, yüzüne karşı hiç söyleyemedim ama ben sana içimden hep babacığım dedim. Babam, babacığım.. Bilmiyorsun değil mi, meyve yemeye çağırdığınızda neden hep bir bahane bulup gelmiyorum. Ben meyve sevmiyorum baba, istemiyorum. Ne zaman nerede o küçük aptal kırmızı meyveleri görsem ellerim acıyor benim. Onlar benim babamı ağlatıyor.. İstemiyorum. Ne olur artık kimse ısrar etmesin, ben meyve sevmiyorum..

1 yorum:

  1. gecenin dördü ve ben bunu okuyup ağlıyorum. bravo sana yaptığını beğendin mi.

    YanıtlaSil