Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Oyun..

Beklemek.. Çok sabırsızsan, ömrün geç kalmalarla geçmişse ve artık hiçbir şeyi beklemeye tahammül edemiyorsan ama başka çaren de yoksa ruhunun başına gelebilecek en büyük işkencedir beklemek. Godot'yu bekler gibi tıpkı. İçine düştüğün çıkmaz uzaktan bakan herkesi gülümsetecek kadar komik ve yine aynı herkesin nasihatler yağdıracağı kadar da acıklıdır. Traji-komik.. Hiç gelmeyecek bir telefonu beklemek tıpkı tren yolu olmayan bir şehirden tren beklemek kadar acıklıdır. Üstelik tren yolu olmayan şehirden beklediğin trende gelmesini umduğun yolcunun olup olmadığı da belli değilse. Alın işte hem trajedi hem de komedi. İki perde. Oyunumuza hoşgeldiniz. Lütfen yedi yaşından küçük çocukları salonumuzdan çıkartınız. Onların oyunumuzu anlama ihtimali çok kuvvetli çünkü ve bizim oyunumuzun esası anlaşılmamak üzerine kurulu. Biz acı çekeceğiz siz de kahkahalarla güleceksiniz bu kadar basit herşey. Delileri de almıyoruz üzgünüz. Deliler ve çocuklar oyunun komikliklerini atlayıp bize acımaya ve ağlamaya başladıklarından dengemizi kaybediyor ve devam edemiyoruz. Tecrübeyle sabittir. Daha önceki oyunularımızı izleyen bu güruh her şeyi daha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Çünkü bizi anlamaya ve bizimle birlikte acı çekmeye başlamışlardır. Bizim sizin gibi aklı başında izleyicilere ihtiyacımız var. Rahat koltuklarınızda çaresizlikten düştüğümüz acıklı durumlara gülmeniz esasına göre yaşadık biz hayatımızı!. O yüzden lütfen.. Çocuklar dışarı!. Evet başlıyoruz şimdi. Birinci perde. Öleceksiniz gülmekten hazır olun. Ve beliriyoruz sahnede. Selam vermeyi beceremeyerek ve nereye bakacağımızı bilmeden şakınlıkla gözlerimizi gözlerinizden kaçırmaya çalışarak ilk alkışı alıyoruz yükselen kahkahalarınızın eşliğinde. Sonra nasıl her söylenene inanılır bölümüne geçiyoruz. Seyircinin en çok eğlendiği bölümlerden birisi.. Sevgili, seni seviyorum diyor hemen inanıyoruz, önemlisin sen diyor koltuklarımızı kabartıyor sen diyor bir tanesin akıllısın yakışıklısın beni en güzel sen seversin. Başımıza gelecekleri bilmediğimizden öyle bir sarılıyoruz ki ona oyunun sonunu farkeden akıllı izleyicinin kahkahaları bile ulaşmıyor kulaklarımıza. Mutlak bir inançla ve daha önceki aldanışları aklımıza bile getirmeden her söylenene inanıyoruz . Ve o kadar güzel oynuyoruz ki rolümüzü sonlara doğru bazı daha az akıllı seyircinin neredeyse kafası karışır gibi oluyor. Merak etme seyirci, bizim oyunumuzda şaşkınlığa yer yok her şey beklediğin gibi gelişecek biraz sabret.. Boşuna bilet almadınız değil mi? sizi üzecek halimiz yok.. Sonra her söylenene inanma bizde alışkanlık haline geldiği an sevgili sevgilimiz sırtını dönüp gidiveriyor. Kalakalıyoruz ortada. Kulaklarımızda bize söyledikleri. Evet ikinci bölüme geçtik artık. Umutla bekleme. Yanıldığını anlayıp döneceği umuduyla beklemeye başlıyoruz çok şey yapmak isteyerek ve hiçbir şey yapamayarak. Bu halimiz seyircide gülmenin tavan yaptığı an oluyor. O kadar belli ediyoruz ki çaresizliğimizi sevgili bile gülmekten alamıyor kendisini. Bir süre bekledikten sonra oradan oraya koşturuyoruz yalvaran bakışlarımızla peşinden koşup kendimizi affettirmeye çalışıyoruz, gözüne girmek için acınacak hallere sokuyoruz kendimizi kurtlar gibi böğürerek ağlıyoruz öfkeleniyoruz sinir krizleri geçiriyoruz bağırıp çağırıyoruz çığlıklarımız kahkahalarınıza karışıyor ve.. Ara veriyoruz on dakika ihtiyaç molası. Buradayız biz merak etmeyin ikinci perdeyi oynamaya devam ediyoruz. Herkes çıktı mı ? Güzel.. Evet şimdi evlerinize gidebilirsiniz. Oyunumuz post moderndir abiler ablalar.. İkinci perde sahnede değil dışarda devam edecek. Evlerinize gidin yüzünüzdeki gülümsemeyle. Biz teker teker gelip yanınızda oynayacağız ikinci perdeyi. Evet biletle birlikte ruhumuzu da satın aldınız. Çağırın istediğiniz zaman kaldığımız yerden evinizin salonunda devam ederiz. Yalnız lütfen çocuklarınızı yatırdıktan sonra çağırın.. Bir de, deliler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder