Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Mayıs 2012 Perşembe

Tesirsiz Parçalar 124-125..

124.

Sebep olduğum yaraları iyileştirmeye gücüm yetmez
zorum kendi aklımla bedenime sığmıyor ruhum
ama istersen giderayak son bir kıyak yapabilirim
katolik devlet hastanesinde tanıdığım çok iyi bir zangoç var
sana bakar..


Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi
radikal fikirlerim vardı annemi ikna edemedim
annem tanısa seni kesin çok severdi
bana kalırsa seni bütün dünya çok sever
ben de seni çok severim ama şu an konu bu değil
gitmeliyim şimdilik kuşlara emanet ediyorum seni
işim var..



125.

Mutlu insanların mutlulukları birbirine benzer, mutsuz insanların mutsuzluğu ise kendine özgüdür. Sevinç neredeyse kollektif bir duygudur, mutsuzluk ise genelleştirilemeyecek kadar kişisel. Bu yüzden de insanlar mutlu olduklarında anlatacak yer ararken hüzünlerini ellerinden geldiği kadar saklamaya çalışırlar..

22 Mayıs 2012 Salı

Tesirsiz Parçalar 123..

123.
kutuplarda antilop terbiyecisi kadar yoğunum
mars'ta yaşam belirtisi ihtimali kadar mutlu
en büyük eğlencemdir altı yaşımdan beri
histerik gözlerimi devirip gökyüzüne
kayan yıldızların yerine yenilerini hayal ederim
ağzımda mentollü sakız dudağımda kısa parlament
aklımda sevmeye cesaret edemediklerim
tabiat şahidimdir sönen yıldızlar ve gökyüzü
gidecek yer bulabilsem bir an düşünmem giderim
sığınabileceğim bir yenilgi bile yok -ne yazık-
mağruriyetten mağdurum önüme gelene mağlup
insanlar şen şakrak nasıl da eğleniyorlar!
düğün konvoyları, aranjmanlar ve posterler
garson mojito getir biraz da kibrit tozu
düşsün artık yakamdan geçmişe ait gölgeler
bu gece yıldız nöbetimi aksattım senin yüzünden
kayan yıldızların yerine yenilerini kim diker?

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Tesirsiz Parçalar 122..


122.

ağır ağır karışırken
gündüzle gece birbirine
kavak ağacıyla selviyi
birbirinden ayıramayacak kadar
sarhoşken ben
seni hatırlar ve ürperirim
aklına bile gelmeyecek bir nedenden..

bütün ağaçlar gridir aslında bunun
kafası karışık olan herkes farkındadır
onikiikibinken sene nerede biter gündüz
nerede başlar gece ayırt edemeyenler var

-bir roman yazsam adını
tereddütsüz ayırtedemeyenler koyardım-

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Auster Okuyan Kadın..

Koku fıçısına batmış Auster okuyan kadın
aklında on beş bin kaygı ah biri de ben olsam
yalnız atlar ağlar bir tek bir de ben arkasından
rakı kadehine sıkıştı dilim tek bir söz bile edemem
babam olsa şimdi burda bir sürü şey söyleyebilir
babam, rakı, kaygı ve Auster okuyan kadın
hepsi bir araya gelse ancak hakkımdan gelir..

Yüzüme bile bakmıyor Auster okuyan kadın
ne çok beden var arada ve şakaklarımda aklar
o aklar ki müsebbibi depresif gözyaşlarım
gözyaşı deyip geçmeyin nerede aktığı mühim
gözyaşı, tek başına oturulan bar sandalyesinde
bahar kokulu çamaşır suyu etkisi yaratabilir..

Saatin içine düşecek Auster okuyan kadın
nereye yetişecek bilmem ha gitti ha gidecek
saçlarının dalgasının gölge yaptığı yerlere
sığınsam -mümkün mü bilmem?- bütün saatler durabilir..

Etrafa öfkeyle bakıyor Auster okuyan kadın
gözlerinin şimşeği Poseidon'u korkutur
ben söz konusu değilim farkıma bile varılmamış
rakı bitmiş buz erimiş ağırdan yol almak lazım
yoksa tekel bayileri yetişemeden kapanabilir..

Arzın Merkezine Yolculuk Yahut Bir Çift Naylon Çorap..


Başkalarının elleri hep gözlerimize takılan
başkalarının hayatlarında aklımız
başka kimse yokken yanımızda
hayat ısrarla sokarken bizi her fırsatta yerin dibine
ikimiz müşterek bir set yapıp naylondan
ve yıkılacağına aldırmadan her tehlikeye gülümseyip
geçtiğimiz günler geliyor aklıma acayip hüzünleniyorum..


Sonra bir tren kalkıyor sonra sen yok oluyorsun
aklımı kaybediyorum sonra bana bir şeyler oluyor
bakakalıyorum işte ardından sonranın ne önemi var
ben ağlıyorum sonra kondüktörler de ağlıyor..


İnsanlar geçiyor yanımdan yeryüzü insana kesiyor
bir ağrı kaburgamın altında ismini fısıldıyor
ben ki müptelasıyım anlatmadan anlaşılmanın
anlatmaya yeltendiğimde sesimi çocukluğum kesiyor..


Bir çift bulut olsak ya senle yahut bir tutam maydanoz
insanlar sebeplendikçe varlığımıza şükretse
bir türlü bir hayat yakıştıramadığımız ruhlarımız ve biz
biz ikimiz seninle yarım kalmış her ne varsa
ihtimal tamamlayabiliriz bir fırsatımız olsa keşke
imkanlar ve fırsatlar silikleşirken bir bir
bir sen kalıyorsun gövdenle bütün tüylerin dikilmiş
aklımı bırakıyorum sonra sonra olanlar oluyor..

1 Mayıs 2012 Salı

Bazı Kitaplar..

Bazı kitaplar etkisi hiç azalmayan huzursuzluk ve karamsarlığa neden olurlar. Vadettikleri temel duygu mutsuzluktur bazı kitapların. Bazı kitaplar ruhumuzu karartır ve çürümeyi hızlandırır. Yine de kayıtsız kalmamız mümkün değildir onlara. Gülümseyerek Kafka okuyamazsanız mesela. Herhangi bir T.Bernhard kitabının neden olacağı en temel his öfke ve pişmanlıktır. Palahniuk insan ırkının rezilliğini(Dövüş Kulübü, Tıkanma), Oğuz Atay 'öteki'nin acımasızlığını (Tehlikeli Oyunlar), Perec günlük hayatın basit ayrıntıları karşısında en donanımlımızın bile aslında ne kadar zavallı kaldığını (Yaşam Kullanma Kılavuzu), Grossman -iki kişi ya da yirmi milyon kişi, hiçbir fark yoktur onun için- birden fazla insan herhangi bir şey için mücadeleye giriştiğinde aslında hiç kimsenin kazanmış olamayacağını (Yaşam Ve Yazgı), Dostoyevski insanın kaybetmeye mahkum bir galip yahut kazanmaya mahkum bir mağlup olmasına neden olan 'kendisiyle kavga eden varlık' olma paradoksundan asla kurtulamayacağını (Suç Ve Ceza), Musil her durumda yalnız olduğumuzu (Niteliksiz Adam), Yusuf Atılgan er geç hepimizin delireceğini( Anayurt Oteli) hatta zaten deli doğduğumuzu (Aylak Adam) haykırarak anlatmaktadır bize.. Bazı kitaplar tehlikelidir, eğer bunlardan birine bulaşmamışsanız bugüne kadar ve bir şekilde elinize geçmişse kapağını açmadan önce bir kere daha düşünmeniz gerekir..