On dakikadır kafamda uçsuz bucaksız bir yeşil
Ve kesileceğinden habersiz yeşilliklere gömülüp
Sakin sakin otlayan bir kuzunun huzuru
Hayat ne tuhaf allahım nelere özeniyor insan
Az önce oturup saydım tam altı yerim ağrıyor
Atıl bir ardiye çöpü gazı kaçmış kutu kola
Aptallığın sınırı yok nelere benzetiyor kendini insan
Kahvelere girip çıktım parkların etrafından dolaştım
Gülümser gibi oldum bir ara her şeye yeniden başladım
On dakika...
On dakika geçti sonra kafamın içi komple gri
Ateşe verdim kuzuyu otları ve kahveleri
Bir çokken bir hiç aslında her şey nasıl da karışık
Bir daha kontrol ettim ağrılar yerinde duruyor
Ben yerimde duruyorum hep o hep yerinde duruyor
Parkları boş verdim tamam kahveleri boş verdim
Onu bir görsem yeminle bütün ağrılarım geçecek
Burada veya orada bir görsem onu allahım
On dakika...
"Seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en.. Ne en? İçimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır.Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını.. Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki."
YanıtlaSilaşık oldum senin gibi bir adama / şaire. ve ona 'dünyamın şairi' dedim. fakat yıkamadım tekizsizliğini. yalvardım. yalvarmaktayım. vazgeçememekteyim. on dakikaya, kuru bir "nasılsın?"a hasret kaldık birbirimiz namına. ah olduğu gibi bi' gelse...değişmesini isteyen kim!
neden buraya içimi döktüm hiç bilmiyorum belki bir şey dersin be... fena da olmaz hani...