89.
Küçükken sayıları son derece az ve aşırı derecede mütevazı olmalarına rağmen çok sevdiğim oyuncaklarım vardı. Ve onları birileriyle paylaşma fikrinden bile nefret ediyordum. Ancak müşterek bir oyunun parçası olunca bir işe yarayacağını bildiğim için hiç futbol topum olmadı mesela. En sevdiğim oyuncaklarımı birileri elimden alır ya da benden izinsiz oynamaya kalkarlar korkusuyla evden hiç çıkarmadım, hatta iki odalı evimizde bir şekilde yaratmayı başarabildiğim gizli saklı köşelerde kardeşlerimden bile sakladım elimden geldiğince. Ama neredeyse hiç yalnız kalamadığım düşünülünce de şu garip çelişki kendiliğinden ortaya çıktı; en sevdiğim oyuncaklarım neredeyse hiç gün ışığına çıkaramadığım ve oynayamadığım oyuncaklar haline geldi. Eskir diye giymeye kıyamadığım sevdiğim kıyafetlerim küçük gelince otomatik olarak kardeşime devredildi. Ve birdenbire bitmesin diye ibadet hassasiyetiyle küçük küçük parçalarla ısırdığım dondurmaların yarısı ben yiyemeden eridi. Kremalı bisküvilerin bisküvilerini önce kremalarını sonra yedim hep ama sıra kremaya geldiğinde yediğim bisküviler beni tıkadığından hayal ettiğim tada hiç ulaşamadım..
Çok sonraları bunun bir tür kader olduğunu anladım. Kimi ya da neyi sevdiysem en az onunla vakit geçirebildim. Hiçbir şeyi ya da hiç kimseyi doya doya, tadını çıkara çıkara sevemedim. Elimden alınır ya da kaybederim korkusu içimden gelenlerin bir adım önündeydi hep. Çok sonra anladım ki ben aslında sahip olduğumu zannettiğim tüm sevdiklerimi en baştan kaybettim..
Harika kelimesi yetersiz...
YanıtlaSilölümüm kaleminizden olacak diye korkuyorum, ben içime attıkça siz haykırıyorsunuz zira..
YanıtlaSilTersirsizmiş, ağzıma sıçtın
YanıtlaSilbana böyle büyük bir balyozla vurmaya hiç hakkınız yok ..
YanıtlaSilaynısı bana da oluyor hadi hayırlısı
YanıtlaSil