201.
Sen ve başka her şey bazen çok önemli gibi olursunuz. Bazen de hiç. Bir şey.. Hiçbir şey. Yahut tek bir şey. Her şey ve sen aslında tek bir şeymişsin gibi. Tek ve önemsiz..
Parktayım. Budağından medet umduğum çam ağacının dibinde, dışardan her zamanki gibi görünen ama içindeyken hiçbir zamana benzetemediğim bir gece. İyinin ve kötünün ötesinde, Deep Purple ile Orhan Gencebay arasında gidip geldiğim ve her türlü kusmama ihtimalimi ortadan kaldırıp beşinci kırmızı tuborg'umu açtığım, yıldızların görünüp görünmemek adına boktan bir bahse tutuştukları lanet bir gece. Biraz uğraşsam unutulmuş septik bir filozof gibi her şeyi sorgulayabilirim. Ama bir yerde durmalıyım. Üşeniyorum da ayrıca. Bir taraftan da saçma sapan şeyler söylemek istiyorum. Trapez, tunik, brokoli, özlemek, etnisite, seni seviyorum, egzistansiyalizm gibi kelimelerden bir çorba yapıp birayla beraber yuvarlamak istiyorum. Ona da üşeniyorum. O kadar yorgunum ki. Şarjım bitmiş. Aramış mıdır beni? Ben ararım aramadıysa. Ama önce eve gitmem ve telefonu şarja takmam, ondan önce de kalan biraları bitirmem lazım. Ve ben biranın halkasını açmaya bile üşeniyorum..
202.
Çıkıyorum bazen evden saçma sapan bir saatte. Dikine on metre yürüyüp önce sol sonra sağ yapıyorum. Bir on metre daha yürüyorum. Solumda park var. Dalıyorum içeri. Ortadan üçüncü banka oturuyorum. Sağ çaprazımda bir çam ağacı var. Ağacın gövdesinin üste doğru dört bölü üçüncü boğumunda bir budak. Ve o budakta isminin baş harfi. Ben yapmadım. Ama ben keşfettim. Kuvvetle muhtemel benden yaşlıdır o ağaç. O harf orada oluşalı da epey zaman olmuştur. Ne zaman gitsem konuşuyorum o budakla. Hiç değilse bir selam veriyorum. Senmişsin gibi. Sonra kalkıp yaklaşıp iki yüz metre uzaklıktaki bayiye gidip iki tane kırmızı tuborg alıyorum. (Yol boyunca seni seviyorum) Gazete kağıdına sardırıyorum. Genelde Posta bazen de Takvim.. Alıp biraları aynı yoldan dönüyorum parka. (Dönerken de seni seviyorum) Oturuyorum banka, ıslık çalmaya başlıyorum. (Anlatmıştım sana, çekirdek yediğim zamanlar çalamıyorum ıslık, hatta çekirdek yediği zaman kimse çalamaz ıslık, sanırım bunu ben keşfettim). Ve inanmazsın belki ama ben ıslık çalarken bile seni seviyorum. Sonra da şarkı söylemeye başlıyorum. Sevme ihtimalin olan şarkılarda (Ortaçgil falan) sesim yükseliyor. O ara budağa bakıyorum. İsminin baş harfi var orda. O harf sen oluyorsun birden. Sana şarkılar söylüyorum. Sen uzakta da olsan, seni yanımdaymışsın gibi seviyorum..
203.
Siz hiç, kimsenin hiç kimsesi oldunuz mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder