Büyük beklentilerin olmasın.. Eğer yaşadıklarından çıkardığın en önemli ders nedir diye sorsaydı biri bana, bu üç kelimeyle cevap verirdim duraksamadan.. Büyük beklentilerin olmasın.. Bağırmayan anne, kırılmayan oyuncak, terketmeyen sevgili, bitmeyen oyun olmaz.. Beklentilerimin büyüklüğü ile hayal kırıklıklarımın büyüklüğü arasındaki çarpıcı ilişki öğretti bana bunu. Masumiyet denilen şey benim için anlamını, hayatım senaryosunu Bukowski'nin yazdığı ve müziğini Nick Cave'nin yaptığı boktan bir beat kuşağı filmine benzemeden çok daha önce yitirdi. Amacım karşıma çıkan herkese pislik atıp işin içinden sıyrılmak değil. Ama en başından beri anlayamadığım, bana yanlış gelen bir şeyler var. Ve şimdi anmaya bile değmeyecek bir sürü neden? Bir soru olarak 'neden ?' Neden insanlar anlatmak istediğim kadarıyla yetinip anlatamadıklarımı da anlattıklarımdan yola çıkarak anlamaya çalışmadılar? Ya sırtlarını dönüp gittiler ya da gereksiz sorularıyla ruhumun alabildiğine bunalmasına yol açtılar. Oysa susup yanımda kalmaları yeterliydi. Zamanları mı yoktu? Belki de sabırları.. O kadar çok sevebilirdim ki aslında hepsini.. Neden izin vermediler? Kendilerinden biri olmadığımı farkettikleri için belki.. Ama bu yanlış, daha doğrusu yanlıştı, yanıldılar. Aslında ben o kadar onlardan biriydim ki. Ağızlarından çıkan tek bir sözcüğü bile kaçırmadan dinliyor, sonra onlar unuttuklarında hatırlatıyordum. A.... B....'den nefret ettiğini söylüyordu mesela sonra B.... yanımıza geldiğinde onu nasıl sevdiğini anlatıyordu ben de az önce konuştuğu şeyi unuttuğunu farkedip aslında B....' den nefret ettiğini hatırlatıyordum.. Sonrada A.... ve B.... benim ne kadar salak olduğumu söyleyerek yanımdan uzaklaşıyorlardı. Hiç anlamıyordum, onları ciddiye aldığım için mi kızıyorlardı bana. O kadar uzun süre baktım ki gözlerinin içine,ne olur dedim içimden, beni de aranıza alın, istediğiniz gibi olurum, sizin gibi davranmayı konuşmayı küfür etmeyi becerebilirim.. Kabul etmediler.. Ama edeceklerinden emindim bir gün.. Hırsla küfür etmeyi, sigara içmeyi, yalan söylemeyi, sağa sola tükürmeyi ve kavga etmeyi öğrendim. Artık bir farkımız kalmamıştı, aralarına alırlardı beni. Yine almadılar.. Sonra anladım ki, bunlar sonradan öğrenilince olmazmış. Efendiliğin üstüne giydirilmiş serserilik nasıl sırıtırsa bünyede, ben onların arasında hep öyle sırıtırmışım. Bazı şeyler öğrenilmez, doğuştan bilinirmiş. İnsan onları bilerek doğarmış. Doğdukları zaman küfür etmeyi yalan söylemeyi ve kavga etmeyi bildikleri için onlar, ben ne yaparsam yapayım gerçek olamazmışım..
Çok zaman geçti tabi.. Ve ben büyüdüm.. Büyüdükçe efsane kavgalar ettim, olmadık küfürler uydurdum, herkesten çok sigara içtim ama masaldakinin aksine kuğuların arasındaki çirkin ördek yavrusu olmaktan kurtulabilmeyi bir türlü beceremedim.."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder