Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Kasım 2012 Pazartesi

SOYLU HESAPLAŞMALAR..

-Canım sıkkın be oğlum
-Niye lan?
-Bilmiyorum ki ya. Bir şeyler eksik sanki. Sığamıyorum hiçbir yere. Böyle içimin en derininde nedenini bilmediğim bir huzursuzluk var.
-İbne mi oldun oğlum sen?
-Siktir git oğlum ya ne alakası var?
-Ne bileyim lan baksana entel entel konuşuyon.
-Canım sıkılıyor diyorum oğlum anlamıyor musun? Bir de sen saçma sapan konuşup iyice delirtme adamı.

-Tövbe tövbe.. Lan oğlum akıllı ol amına koyim. Asgari ücretle çalışan adamın iç sıkıntısı mı olur? Geçim sıkıntısı olur.. Fener'e, Tayyip'e, karıya kıza falan sıkılsana adam gibi iç sıkıntısı neymiş lavuk?
-Lan bi git allah aşkına sıkıntının statüsü mü olur? Param yok diye kendi kendime dertlenemeyecek miyim yani? Bunun da mı hiyerarşisi var koduğumun dünyasında?
-Laflara bak laflara. Statüymüş hiyerarşiymiş kılmış tüymüş. Lan oğlum harbiden gizli ibnelik mi var yoksa sende. Psikoloğa falan mı götürsek n'apsak?
-Lan bi siktir git sokacam şimdi piskoloğuna da sana da. Sana dert anlatanda kabahat.
-İyi lan iyi tamam demedim bişey kızma hemen.. Siktir et şimdi sıkıntıyı falan da n'olur akşamki Marsilya maçı onu söyle.
-İki olur tabi oğlum n'olcak. Kaç haftadır patoz oldu Marsilya gelen geçen çakıyor.
-Ha şöyle be oğlum yüzün gülsün. Hadi gidip kupon yapak adam gibi. Sonra iki bira alıp ardiyede çekeriz.
- İyi tamam. Yalnız bana bak sağda solda anlatırsan yok ibneymiş yok içi sıkılıyomuş falan diye oyarım valla seni haberin olsun. Geçti zaten kalmadı bir şeyim.
-Ayıp ettin hacım ya anlatır mıyım? Ya şu Marsilya'ya üst oynasak daha iyi değil olmaz mı?
-İyi tamam iki kupon yaparız birinde iki birinde üst oynarız. Bira yerine de eşşeğin sidiğini içersin artık.
-Lan kalk hadi tamam kapanacak bayi. İyi ben karışmıyorum şimdi gene üzülürsün için falan sıkılır neme lazım.
-Dalga geçme lan sıçarım valla bacağına.
-Tamam tamam valla şaka yaptım. Kalk gidek hadi.
-Hadi..

19 Kasım 2012 Pazartesi

Tesirsiz Parçalar 160-162..

160.
Öfke nüfuz ederken şiddetle damarlarımıza
Ve kırmak birbirimizi başka her şeyden kolayken
Akıl etsek keşke o an ölümü ve ayrılığı
Ölümü düşünen insan kendini nasıl önemser?
Ne daha önemlidir mahkeme-i kübradan!
Ölüm fikri en büyük ego terbiyecisidir
Ölümün olduğu yerde öfke hükmünü yitirir.

Anlaşmak mesele değil elbet bir yolunu buluruz
Sen önce bir abdest al bunları sonra konuşuruz..



161.
Marcel Proust'un ölümünün doksanıncı yıldönümü bugün. Anıt eseri Kayıp Zamanın İzinde nerdedeyse yüz yılı devirmiş bu durumda.. İyi edebiyat tam olarak böyle bir şey işte. Proust şu an yaşayan pek çok yazardan daha genç bence. Mesela Yaşar Kemal (Allah uzun ömür versin) okumayı yıllar evvel bıraktım ben. Belli bir dönemde okunması gerekirdi onun, okuduk bitti. Bundan yüz yıl sonra birileri okumaya devam eder mi hiç bilmiyorum. Ama eminim ki, yüzlerce yıl sonra da birileri tutkuyla Proust okumaya devam edecek ve her canları sıkıldığında, mutsuz olduklarında, ayrıntıların görkeminde kaybolarak kendi anlamsızlıklarından kurtulmak istediklerinde Kayıp Zamanın İzinde'nin gölgesine sığınacak..
Toprağın bol olsun büyük usta..

162.
Saçma sapan bir internet sitesinde gördüğüm bir soruyla başladım düşünmeye. Bir süredir aynı şeyi düşünüp duruyorum. Soru şuydu; Yarın öleceğinizi bilseniz son olarak neler yapmak isterdiniz? Yani bugün son gününüz olsa nasıl geçirirdiniz gibi bir şey. Neredeyse hiçbir şey gelmedi aklıma. İnsanların verdikleri cevapları okudum, komik geldi hepsi. Hemen abdest alıp namaza dururum, son ana kadar sevdiklerimle vakit geçirip onlarla vedalaşırım, pompalı tüfek bulup caddeyi kana bularım türünden bir sürü şey yazmışlar. Ben hiçbirini yapmazdım galiba. Sevdiklerimle -ki çok azlar zaten- vedalaşıp onları bir gün önceden üzmenin alemi yok bir kere. Benden sonra ne kadar üzülecekleri ise açıkçası hiç umrumda değil. Bugüne kadar yapmadığım ibadetleri tek seferde halledecekmişim gibi namaza durmak da Tanrıya saygısızlık olur her şeyden önce. O kadar insanı öldürmeye de üşenirim kesin. Velhasıl bu iyi bir şey mi kötü mü bilmiyorum ama yarın ölecek olsam son kez yapmak istediğim hiçbir şey yok benim. Harbiden yok. Aklıma gelen en güzel seçenek şu. Yarın öleceğimi bilsem yatar uyurum.. Bir iki sayfa kitap okurum belki, sonra da götümü devirip fosur fosur uyurum. Zaten insan hayatının bir tür hata olduğunu düşünenlerden olduğum için ve öyle sıkı sıkıya bağlanmayı da beceremediğim için ne üzülürüm ne panik yaparım ne de rahatımı bozarım. Yatar uyurum valla hepsi bu..

17 Kasım 2012 Cumartesi

Tesirsiz Parçalar 159..

159.

40 metrekare odaya sığınmış 8 kişilik aile kadar kalabalıktı kafam. İyi bir şeyler olsun istemiştim oysa. Dakikalarca düşündüm ne yapabilirim diye, aklıma hiçbir şey gelmedi. Kalkmaya yakın aklıma gelen tek ihtimale sarıldım. "Çorba" dedim. Gerisini içimden söylemişimdir mutlaka, duymamış. "Çorba" dedim. "Efendim" dedi. Efendim dedi bana. Baktı. Yok yok önce duydu beni, sonra baktı. İki kere fark etti. Önce kulağıyla sonra gözüyle. "Efendim". Anlamamış meğer. Kendimi ve kelimeleri toplamaya çalışarak tekrar ettim. "Birer çorba içelim mi çıkınca?" Güldü. Hep gülseydi keşke. Kısa sürdü. "Belli bir saatten sonra bir şey yemiyorum" dedi. Kilo yapıyormuş. Kilonu sikeyim senin dedim, içimden tabi. Demedim dışımdan bir şey. Hızlıca dışarı çıktım. Taksiye bindim. Taksici abi Tosya'lıymış. Köyünü falan anlattı yol boyu, bense bir punduna getirip kendim dahil ne varsa içimde kusabilir miyim diye manuel kol mahkumu kirli cam aralığından boşluğa bakıp durdum. Bulamadım tabi o boşluğu, her yer bina olmuş.. Abinin anlatacakları bitmek bilmedi. Yol bitti allahtan. Eve girdiğimde o kadar güçsüzdüm ki kusmak dahil her boka üşeniyordum. Biraz sustum, biraz güldüm, galiba biraz da ağladım.Kusmadım ama. Bu arada farkında olmadan bilgisayarı da açmışım. Cengiz Kurtoğlu`na eşlik ederken yakaladım kendimi;
"Gelmeyin üstüme sakın gelmeyin
Dostu arkadaşı kırarım bugün
Gözümde anılar canlandı yine
Kadehi şişeyi kırarım bugün.."
Ağladım sonra.. Sonra güldüm.. Sonra da sustum. Hiç kusmadım. Canım hiç çorba istemedi. Hiç geçmeyen baş ağrısı gibi hissettim kendimi. Farkına varılmadan bitmiş sigara paketi gibi. 89'la atanamamış öğretmen adayı gibi..

9 Kasım 2012 Cuma

Tesirsiz Parçalar 157-158..

157.

İntikamımız acı olacak Gölge. Öyle bir oyun oynayacağız ki onlara, bizi oyunlarına almadıklarına pişman olacaklar.Yanlış anladınız bizi diyecekler, severdik aslında sizi, çağırmıştık ama duymadınız.. İnanmayacağız Gölge, bu kez merhamet etmeyeceğiz. "İsa Yahuda'yı bağışlamıştı Sahip,biz de bir şans versek" Halt etmiş, biz etmeyeceğiz. İki bin yıl geçti, o defter kapandı. Biz yenisini yazacağız. İnsanlığın yeni bir kurtarıcıya ihtiyacı var. Azıcık sabretsinler Gölge, öyle bir oyun oynayacağız ki onlara, felaketleri kurtuluşları olacak..

158.

 Çocukken farketmiyor insan Gölge. Oyunlar gerçekten oyun gibi oluyor o zaman. Alınmadığımız oyunlara, alınmıyoruz. İçlensek bile,  yeni bir topla beliren üç beş çocuk görünce geçiveriyor içlenmişliğimiz.Büyükler çok acımasız Gölge, büyümeseydik keşke biz.Gerçi sen hep aynı yaştasın ama ben, ruhum yüz yaşında neredeyse..Yoruldum artıkGölge..